29 Mayıs 2016 Pazar

Kevin Hakkında Konuşmalıyız

Yazı spoiler içerir.


Öncelikle yazıya başlamadan belirtmeliyim ki film neredeyse her anı flaşback ile doluydu. Bu yüzden izlemediyseniz, izleyecekseniz Eva nın saçlarını takip ederek izleyin baya ipucu veriyor.


Film domates şenliğinde başlıyor kalabalık insanların olduğu her yerin kıpkırmızı olduğu bir kalabalık yol.  Farklı bir flaşhbacke geçtiğinde Eva uyanıyor ve o ara yere ilaçlar dökülüyor. Daha sonra evden çıkıyor evin dışı kıpkırmızı arabası da kırmızı boya.

Film başladığında Kevin ın ilk büyük halini görüyoruz. Ayrıca evde küçük kız kardeşi de var. Yine bir flashback olup Eva nın hamile olduğu döneme gidiyor. Zamanı uzun veya kısa saça göre anlıyoruz. daha sonra gene bir flashback ve Kevin hapiste oluyor. Eva doğum yapıyor. Bebeğe karşı baya şefkatsiz. İsteksiz mecbur kalmış gibi bakıyor. Ağlamasını çekemiyor, arasında hep bir mesafe varmış gibi tutuyor. Bu baştaki tutuşlarına ve Eva nın tavırları bazı şeyleri geliştirecek tir buna
dikkat edelim. Başka bir sahnede Eva Kevin ı gezdirmektedir bebek arabası ile daha sonra kevin kuvvetlice ağlamaktadır. Bebeğinin  duymamak için yolda yeri matkapla delen işçinin yanında bırakıp sesini bastırmak ister.


Frank lin çocuğun babası. Kevin 2 3 yaş aralında konuşmuyor. Doktora götürüyorlar doktor herhangi bir şeyi olmadığını söylüyor oysa onlar otizmden şüphelenmişti.
Bir sahnede Eva çocuğuna benim için anne dermişin diyor hayır cevabı alıyor.
Bir sahnede eva ve Franklin konuşurken onları naininininininini diye yankılıyor. Eva buna kızıp eline vuruyor. Başka bir sahnede odasına duvar kağıdı yapıştıran Eva telefona bakmaya gidince Kevin tüm odayı boyayla bozuyor ancak dikkat ediniz o şekil bırakıyor odayı ileride.

 Kevin aslında kendince bir çeşit cezalandırma yapıyor. Çünkü sürekli annesiyle zıtlaşıyorlar.onu cezalandırmak için inadına altına yapıyor uzun süre bez kullanıyor 5 6 yaşlara kadar bezle geziyor evde.
Bir kere Eva baya sinirleniyor. Kevin ı duvara atıyor kolu kırılıyor. Kevin hiç ses etmiyor. Babasına düştüm diyor böylece annesini cezalandırmış oluyor.
Babası varken ama tam tersi bir kişiliğe sahip gayet sevecen konuşken bir kişiliği var .
Babası ona ok hediye alıyor ve kendini bu konuda geliştiriyor sürekli. Ayrıca kevin kız kardeşinin tavşanını öldürüyor. Ve Kevin yüzünden gözünü kaybediyor kardeşi. Babası hatayı annesinde buluyor.
 Bir süre sonra Eva okula gidiyor ve kalabalık her yer Kevin okuyla bir sürü çocuğu öldürdüğünü görüyor. Evde de kızı ve kocası okla vurulmuş halde. Annesine bir şey yapmıyor çünkü onu cezalandırıyor kendince. Film hapishanede devam ediyor. Hapisteyken yaşı yaklaşık 18 olacaktır. Eva çocuğuna soruyor bunu neden yaptın diyor. Bildiğimi sanıyordum ama şuan emin olmadığını diyor.
Oidipus kompleksi araştırmak isterseniz Kevinin durumunun sebeplerinden biri bu. Bu teori Freud un ortaya atmış olduğu teorilerden biridir. Erkek çocuğunun annesine olan ilgisi ona olan dürtüleriyle alakalı bir teori. Film bu teoriden baya esinlenmişe benziyor.
 











17 Mayıs 2016 Salı

Depresyon ölçeği (beck)


BUGÜN DAHİL, GEÇEN HAFTA İÇİNDE kendinizi nasıl hissettiğinizi en iyi anlatan cümleyi seçin ve yanındaki KUTUCUĞU işaretleyin. Seçiminizi yapmadan önce gruptaki cümlelerin hepsini dikkatle okuyunuz ve yalnızca bir maddeyi işaretleyin.

(0)
 Kendimi üzüntülü ve sıkıntılı hissetmiyorum.
(1)
 Kendimi üzüntülü ve sıkıntılı hissediyorum.
(2)
 Hep üzüntülü ve sıkıntılıyım. Bundan kurtulamıyorum.
(3)
 O kadar üzüntülü ve sıkıntılıyım ki artık dayanamıyorum.
(0)
 Gelecek hakkında umutsuz ve karamsar değilim.
(1)
 Gelecek hakkında karamsarım.
(2)
 Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok.
(3)
 Geleceğim hakkında umutsuzum ve sanki hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibi geliyor.
(0)
 Kendimi başarısız bir insan olarak görmüyorum.
(1)
 Çevremdeki birçok kişiden daha çok başarısızlıklarım olmuş gibi hissediyorum.
(2)
 Geçmişime baktığımda başarısızlıklarla dolu olduğunu görüyorum.
(3)
 Kendimi tümüyle başarısız bir kişi olarak görüyorum.
(0)
 Birçok şeyden eskisi kadar zevk alıyorum.
(1)
 Eskiden olduğu gibi herşeyden hoşlanmıyorum.
(2)
 Artık hiçbir şey bana tam anlamıyla zevk vermiyor.
(3)
 Herşeyden sıkılıyorum.
(0)
 Kendimi herhangi bir şekilde suçlu hissetmiyorum.
(1)
 Kendimi zaman zaman suçlu hissediyorum.
(2)
 Çoğu zaman kendimi suçlu hissediyorum.
(3)
 Kendimi her zaman suçlu hissediyorum.
(0)
 Kendimden memnunum.
(1)
 Kendi kendimden pek memnun değilim.
(2)
 Kendime çok kızıyorum.
(3)
 Kendimden nefret ediyorum.
(0)
 Başkalarından daha kötü olduğumu sanmıyorum.
(1)
 Zayıf yanlarım veya hatalarım için kendi kendimi eleştiririm.
(2)
 Hatalarımdan dolayı her zaman kendimi kabahatli bulurum.
(3)
 Her aksilik karşısında kendimi kabahatli bulurum.
(0)
 Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok.
(1)
 Zaman zaman kendimi öldürmeyi düşündüğüm oluyor, fakat yapmıyorum.
(2)
 Kendimi öldürmek isterdim.
(3)
 Fırsatını bulsam kendimi öldürürüm.
(0)
 Her zamankinden fazla içimden ağlamak gelmiyor.
(1)
 Zaman zaman içimden ağlamak geliyor.
(2)
 Çoğu zaman ağlıyorum.
(3)
 Eskiden ağlayabilirdim şimdi istesem de ağlayamıyorum.
(0)
 Şimdi her zaman olduğumdan sinirli değilim.
(1)
 Eskisine kıyasla daha kolay kızıyorum.
(2)
 Şimdi hep sinirliyim.
(3)
 Bir zamanlar beni sinirlendiren şeyler şimdi hiç sinirlendirmiyor.
(0)
 Şimdi her zaman olduğumdan sinirli değilim.
(1)
 Eskisine kıyasla daha kolay kızıyorum.
(2)
 Şimdi hep sinirliyim.
(3)
 Bir zamanlar beni sinirlendiren şeyler şimdi hiç sinirlendirmiyor.
(0)
 Başkaları ile görüşmek, konuşmak isteğimi kaybetmedim.
(1)
 Başkaları ile eskisinden daha az konuşmak, görüşmek istiyorum.
(2)
 Başkaları ile konuşma ve görüşme isteğimi kaybettim.
(3)
 Hiç kimseyle görüşüp, konuşmak istemiyorum.
(0)
 Eskiden olduğu kadar kolay karar verebiliyorum.
(1)
 Eskiden olduğu kadar kolay karar veremiyorum.
(2)
 Karar verirken eskisine kıyasla çok güçlük çekiyorum.
(3)
 Artık hiç karar veremiyorum.
(0)
 Aynada kendime baktığımda bir değişiklik görmüyorum.
(1)
 Daha yaşlanmışım ve çirkinleşmişim gibi geliyor.
(2)
 Görünüşümün çok değiştiğini ve daha çirkinleştiğimi hissediyorum.
(3)
 Kendimi çok çirkin buluyorum.
(0)
 Eskisi kadar iyi çalışabiliyorum.
(1)
 Birşeyler yapamak için gayret göstermek gerekiyor.
(2)
 Herhangi birşeyi yapabilmek için kendimi çok zorlamama gerekiyor.
(3)
 Hiçbir şey yapamıyorum.
(0)
 Her zamanki gibi iyi uyuyabiliyorum.
(1)
 Eskiden olduğu gibi iyi uyuyamıyorum.
(2)
 Her zamankinden bir-iki saat daha erken uyanıyorum ve tekrar uyuyamıyorum.
(3)
 Her zamankinden çok daha erken uyanıyorum ve tekrar uyuyamıyorum.
(0)
 Her zamankinden daha çabuk yorulmuyorum.
(1)
 Her zamankinden daha çabuk yoruluyorum.
(2)
 Yaptığım hemen herşey beni yoruyor.
(3)
 Kendimi hiçbir şey yapamayacak kadar yorgun hissediyorum.
(0)
 İştahım her zamanki gibi
(1)
 İştahım eskisi kadar iyi değil
(2)
 İştahım çok azaldı.
(3)
 Artık hiç iştahım yok.
(0)
 Son zamanlarda kilo vermedim.
(1)
 İki kilodan fazla kilo verdim.
(2)
 Dört kilodan fazla kilo verdim.
(3)
 Altı kilodan fazla kilo verdim.
(0)
 Sağlığım beni fazla endişelendirmiyor.
(1)
 Ağrı, sancı, mide bozukluğu veya kabızlık gibi rahatsızlıklar beni endişelendiriyor.
(2)
 Sağlığım beni endişelendirdiği için başka şeyler düşünmek zorlaşıyor.
(3)
 Sağlığım hakkında o kadar endişeliyim ki, başka hiçbir şey düşünemiyorum.
(0)
 Son zamanlarda cinsel konulara olan ilgimde bir değişme farketmedim.
(1)
 Cinsel konularda eskisinden daha az ilgiliyim.
(2)
 Cinsel konularda şimdi çok daha az ilgiliyim.
(3)
 Cinsel konulara olan ilgimi tamamen kaybettim.
(0)
 Bana cezalandırılmışım gibi gelmiyor.
(1)
 Cezalandırılabileceğimi seziyorum.
(2)
 Cezalandırılmayı bekliyorum.
(3)
 Cezalandırıldığımı hissediyorum.
1 - 10: ARASI PUAN NORMAL
11 - 16: HAFİF RUHSAL SIKINTI
17 - 20: SINIRDA KLİNİK DEPRESYON
21 - 30: ORTA DEPRESYON
31 - 40: CİDDİ DEPRESYON
40 ÜZERİ: ÇOK CİDDİ DEPRESYON

17 VE ÜZERİ UZUN SÜRELİ PUANLAMA TIBBİ DESTEK ALMANIZI GEREKTİRİR


Psikolojik Yaklaşımlar

Psikolojik Yaklaşımlar

Özellikle 20ci yüzyıla kadar hastalardaki problem genellikle biyolojik nedenlere bağlanıyordu çünkü beyin ve genetik ile ilgili araştırmaların etkisi vardı.
Araştırmak isterseniz genetik araştırmalarının mucit i Galton dur. Küçük bir hatırlatma daha yapmak isterim 1883 teki ırkın ıslahında da ön plandadır. Yani ruhsal hastalığı olan kişilerin evlenmesi yasaklandı. Ayrıca Abd de 1927de yasa olarak da kabul edilmiştir. 4500 bin insan da zorla aştırıldı 1945lerde.
Biyolojik tedavilere değinmek gerekirse. 20ci yüzyılda EKT yani elektrokonvulsif terapi uygulanmıştır. Özellikle epilepsi hastalığını azaltmada denenmiştir. Günümüzde de yaygındır. Beyne aynı zamanda 2 yerden elektrikler verilerek uygulanmıştır.  Tabi ilk başlarda belli sorunlar olmuştur hastalarda bilişsel kayıplarında vs.
  Breur ve katarsiz yöntemi oldukça mevcuttur. 19 yüzyılda Viyana da doktor olan doktor breur. Kısmi felç geçiren görme ,işitme kaybı yaşayan konuşma problemleri olan bunun gibi histerik belirtisi olan bir kıza hipnoz yöntemiyle telkinler yapmıştır. Hipnozda olan hasta geçmişinden bahsettikçe kendini iyi hissetti. Düşüncelerini serbest bırakma yöntemi yada katarsis yöntemi diye de geçer. Ancak bu yöntem ilerde eleştiriler aldı. Henri Ellenberge  göre hasta düzenli olarak konuştuğu için iyileşme belirtileri gösterdi dedi.

 Freud un meşhur psikanalitik yöntemi de vardır bu yöntem. Problemler bireyin bilinç dışındaki çatışmaların sonucunda oluyor yada büyüyor. Freud un 3 ana zihin yapısı vardır.  Ruhu üçe böler id, ego  ve süper ego. İd doğumdan itibaren vardır. Yemek, su, yakınlık, cinsellik gibi temel dürtülerin enerji kaynağıdır. Bu enerjiye libido der ayrıca. Ve kişi bunu algılayamaz çünkü bilinç dışıdır.

İdin amacı anında doyum aramak yani bunu haz ilkesi olarak da söyler. Ve Freud a göre bu id doyurulmadığında gerginlik olur. Ego 6cı aydan itibaren başlar. Ego bilinçlidir ayırt edicidir. Ancak gerçeklik vardır. Süper ego, kısaca demek gerekirse kişinin vicdanı olarak da diyebiliriz.
Bir başka önemli şey Freud psikanalitik terapicidir, yada psikanaliz. Terapistin amacı kişinin çocukluk deneyimlerini, önemli ilişkilerini anlamak ve bunları ortaya çıkarmaktır. Ayrıca serbest çağrışım da kullanmıştır bu yöntemde hasta istediği gibi konuşur önce yatağa uzanır aklına ne gelirse müdahale olmadan hastanın konuşmasını ister.Son olarak ta kişiye yorumlama düşer. Örneğin hasta bir şey konuşulurken birden bir şeyi atlıyorsa , başka yerlere bakıyorsa o an , danışman kişiye yardım etmeye çalışır.

Psikanalizde temel teknikler:
Serbest çağrışım tekniği. Hasta hiçbir gizlemeden aklına gelenleri söyler
Yorumlama : analist, hastanın durumunu analiz eder yorumlar
Transferansın analizi: hasta analiste kendi hayatından verdiği tepkilere analiste benzer tepkiler verip anlama ve yorumlamasına yardımcı olur.

Carl Gustav Jung(1875-1961) : Freud la 7 yıl süren fikir ayrımcılığı olmuştur. Daha sonra Freud la bağlarını kopardı. Zaten Freud dan farklı baya düşüncelere sahiptir. Analitik psikolojiyi oluşturmuştur.


Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz







Psikopatoloji Tarihi giriş

Psikopatoloji Tarihi giriş

Pek çok ders kitabı kendi içinde geçmişten günümüze kendi tarihini inceler. Bunun bize faydası bilimin nasıl geliştiği zaman içinde ne gibi değişikliklere uğradığı ,genel geçerlerin nasıl işlevini yitirdiğidir.
  Erken demonoloji zamanında insan kontrolü dışındaki olaylar doğa üstü olaylar olarak kabul edilirdi. Yangınlar, hastalıklar, mevsimler gibi. Sorunlu zihinler üzerinde çalışan doktorlar, filozoflar, teologlar bozulmuş davranışı doğa üstü nedenlere bağlardılar. Tanrının hoşnutsuzluğu yada şeytanlar tarafından ele geçirilme inançları mevcuttu.  Demonoloji ise kötü bir ruhun varlığın insan bedenini zihnini ele geçirme kontrol etmesi denebilir. Bunlar sonucunda da şeytan çıkarma ile ilgili tedaviler başlamıştır. Kırbaçlama, aç bırakma yada çeşitli kötü bilimsel olmayan şeylerle şeytan çıkarmaya çalışmışlardır.
 Modern tıbbın babası olan Hipokrat Mö460 larda. Tıppı büyü din ve doğaüstü güçlerden ayırmıştır. Hastalıkların tanrı cezalandırılmaları olan inançları reddetmiştir. Bunun yerine bunların sebebinin doğal nedenler olduğunu savunmuştur ve tedavi edilebileceğini söylemiştir.
 Hipokrat ruhsal bozukluğu üçe ayırmıştır. Mani, melankoli ve menenjit. Ruhsal bozukluğun sebebinin kan kara safra, sarı safra ve balgam olduğunu savunmuş ve bunların bu sıvılardaki dengesizlikten olduğunu söylemiştir. Elbette söylediği şeylerin çoğu çürütülse de modern tıbbın başlangıcı olarak kabul edildi çünkü bilimselliğe inanıp her şeyin sebebini insan vücudundaki değişikliklere bağlamıştır, doğa üstü olayları reddetmiştir.
  Karanlık çağ Galen in ölümüyle başladı. Bir kaç yüzyıl sürmüştür. Kilise güç kazanmıştır ve ruhsal bozuklukların tedavisiyle bilimsel olmayan yöntemlerle ilgilenmişlerdir.  Böylece ruhsal olayların başlangıcının tekrar doğa üstü nedenlere bağlı olduğunu savunanlar çıktı.
  13. yüzyıla doğru kıtlık, sosyal huzursuzluk yada salgın hastalıkları açıklamak için insanlar demonoloji inançlarına döndüler. Büyücülükle ve cadılıkla suçlananlar hedef haline gelip çeşitli şekillerde öldürüldüler.  şeytan çıkarmak için insanları yaktılar böylece insanların şeytandan arındığını savundular.
  Akıl hastanelerinin gelişimi Avrupa da savaşların azalmasıyla cüzzam hastaneleri akıl hastanelerine dönüştürüldü. Betlehem manastırı 1243 de kurulmuştur. 1403 te burası ruhsal hastalığı olan 6 kişiye bakmıştır. Daha sonraki yıllarda burası akıl hastanesi olmuştur. Ancak durumu içler açısı olmuştur bu hastane için tımarhanede denilmiştir uzunca yıllar. Daha sonrada londra da turistlik merkez haline getirilmiştir.18ci yüzyılda Westminster Abbey ve londra kulesi ilede rekabet etmiştir. Hatta 19 cu yüzyılda eğlence maksadıyla insanlar onları görmek için biletler almıştır. Amerikan psikiyatrisinin babası olan Benjamin Rush ruhsal bozukluğun sebebinin beyindeki fazla kanın olduğunu savunurdu bu yüzden bir teknik geliştirip vücuttaki fazla kandan çekerdi ancak hasta eğer ölürse hastalığının çok yüksek olduğu için öldüğünü savunurdu.(hacamat tekniği)

  Pinel ruhsal hastalığı olanlara daha insancıl yaklaşmıştır Paris te büyük bir akıl hastanesinin başına geçmiştir. Pinel gelmeden önce hastanede insanlar zincirlenmiş adeta hayvan muamelesi görmüştür. Pinel gelince insancıl muamele başlamıştır. Tabi bununla ilgili şüpheler vardır insancıl hale getiren kişinin Pinel olmadığı savunanlarda vardır. Tabi Pinelde belli ayrımlar yapmıştır üst sınıf alt sınıf ayrımı yapmıştır.
  Ahlaki tedavi olarak örneklerini Amerikada görmek mümkündür 1817 de Pelsivanya da ahlaki tedavi başlamıştır. Ancak 19 yüzyılda gene ahlaki tedavi azaldı bunun mücadelesini Dorothea Dix vermiştir. Kampanyalar düzenledi ve 32 devlet hastanesinin inşasına bizzat yardım etti.
  Ayrıca son olarak söylemek gerekirse Osmanlıda durum çok farklıdır bizde akıl hastaneleri iyi koşullardaydı ve iyi bir şekilde tedaviler uygulanmıştır. İnsancıl yöntemlerle müzikle tedavisi yada akıl hastaları için konforlu çiçekli bahçeli güzel yerlerde tedaviler olmuştur.

Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz






Ruhsal Bozukluk

Sosyal Bozukluk

  Günümüzde pek çok kişide ruhsal bozukluk görülebilir.Ruhsal bozukluğu kapsamlı 4 temel parçaya ayırabiliriz.Bunlardan biri.. kişisel sıkıntı.Diğeri sosyal normların ihlali.Bir diğeri yeti yitimi ve son olarakta dördüncüsü işlev bozukluğu olarak adlandırabiliriz

  Kişisel sıkıntı bir bireyin yaşadığı problemdir. Örneğin lakap takılması, kaygı bozukluğu yada depresyon yaşayan insanları örnek verilebilir. Tabi tüm ruhsal bozukluklar sıkıntıya neden olmuyor. Çünkü kişi antisosyal biriyse ve vicdan azabı yada suçluluk kaygısı yaşamıyorsa bir sıkıntı hissetmez. Başka insanları soğutkanlıkla tehdit edebilir buda kişisel sıkıntı olmaz.

  Yeti yitimi için bahsetmek gerekirse bir insan hayatının bir alanında bozulma yaşayabilir bu aile problemleri sonucu yada  başka alanlarda da olabilir. Bunun sonucunda da işte okulda yeti yitimi yaşar örneğin birinin bir fobisi olabilir bunun sonucunda da fobisi yüzünden bir şeyler yapamayabilir. Köpek korkusu olan kişi tek başına parklara vs gitmeye korkabilir.

  Sosyal normlara uymayan davranış bozukluk olarak sınıflandırılabilir. Sosyal normlar,etnik gruplar ve kültürler arasında farklılıklar göstermektedir.  Şizofrenilerin duyduğu hayali seslerle konuşmalar  birçok norma aykırı olduğundan kabul edilmez

  İşlev bozukluğu psikolojik ve biyolojik işlev bozukluklarının bir biri ile ilişkisi olması denilebilir. Çünkü beynimiz davranışımızı etkiler, davranışımızda beynimizi etkilediği bir gerçektir. Bunlarda olan işlev bozuklukları birbirleri ile ilişkilidir. Örneğin savaştan dönen bir asker düşünelim bu kişi kanlı ortamda,bombaların altında, yada başka bir çok şeye maruz kalmış olabilir. Askerden döndüğünde bunlar sürekli aklına gelebilir. Ve içinde bulunduğu bir durumlar flashbekler yaşamasına sebep olabilir. Mesela yanında patlayan bir sesi bomba olarak düşünüp kendisi ni yere atabilir. Yani travma sonrası stres bozukluğu diyebiliriz bu duruma. Buda bir işlev bozukluğuna girer.
Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz

Duyarlılık

 Duyarlılık

Etrafımız hakkında ne kadar duyarlıyız ve etrafımızda kiler hakkında ne kadar şey biliyoruz. Her gün gördüğümüz yanımızdan geçen bu insanlar hakkında neler biliyoruz?
Apartmanımızın kapısından çıktığımız bir yolculuğa başlayalım mı ne dersiniz? Keşif edemediklerimizi keşfetmeye doğru yola çıkalım mı?. Apartmanımızın kapısını açtık ve yürümek için ilk adımımızı attık. Peki ya yürüyemeseydik? Bunun nasıl bir his olduğunu biliyormusunuz? Onların dünyaları hakkında ne biliyoruz nasıl bir his,nasıl bir duygu elbet bilenlerimiz var.Peki bizler onlar hakkında ne kadar şey biliyoruz yaşadıkları zorluklar hakkında,günlük hayatta yaşadığı problemler hakkında neler biliyoruz.?
Yürümeye devam ediyoruz ve elinde kör bastonu olan bir kişi geçiyor yanımızdan bizim varlığımızı hissediyor belki ama bizi göremiyor. Karanlık bir dünyası var gece ve gündüz ne fark eder ki onun için. Renkleri anlatılanlar kadar biliyor. Mesela gündüzü nasıl biliyor acaba? ya güneşi,bulutu ve denizi. Onlar hakkında ne kadar duyarlıyız ne kadar onlarla iç içe olduk veya gerçekten onlar için bir şey yaptıkmıki. Sanırım onların değil bizim karanlık dünyamız varmış.
Yürümeye devam ediyoruz. Köşede bir evsiz üstüne aldığı uyduruktan şeyle ısınmaya soğuktan korunmaya çalışıyor. Oysa bazılarımız soğuğu kar topunu eline aldığında eli üşüdüğü kadar bilir üşümeyi. Oda eli üşüdüğünde hemen kar topunu yere atar parçalanır ve dağılır bir yerlere. Onların dünyası'da böyle dağınık değil'mi? Keşke kar topunu atmak kadar kolay olsa onların dünyası'da.
Yürümeye devam ediyoruz. Kenarda biri amcaya bir şey anlatmaya çalışıyor belli'ki amca sağır. Sahi ne biliyoruz sağırlık hakkında ne biliyoruz çektikleri sıkıntı hakkında. Sesli müzik dinlerken arkadaşımız bize bir şey dediğinde anlamadığımız kadar mı biliyoruz? Oysa gürültüden bir şey işitiyoruz ya her şey sessiz olsaydı nasıl olurdu? Kuşlar cıvıldamasa,dalgaları duymasak,yüzümüze esen rüzgarın uğultusunu hissetmesek. Nasıl bilebiliriz'ki onlar gibi olmadan?
Yürümeye devam ediyoruz. Kağıt toplayan bir genç önümüzden gidiyor. Onun ufacık olan o dünyası kim bilir nasıl. Ne biliyoruz'ki? Bizim işe yaramaz diye attığımız kağıtları toplayıp geçiniyorlar bunu biliyoruz peki başka? Yürümeye devam ediyoruz ama yürüdükçe etrafta dikkat edilecek şeyler olduğunu anlıyoruz.
Yürümekten vazgeçiyoruz ve bir banka oturuyoruz çünkü yürüdükçe hep önceden görüp dikkat etmediğimiz şeyleri görüyoruz daha yürürsek bir çok şey göreceğimizi biliyoruz. Acaba o kör'mü gerçekten kör yoksa biz'mi? Acaba o amcamı etrafa bu kadar sağır yoksa bizler'mi. Onların dünyasına inersek bir nevi elimizden gelebilecek şeyleri yaparsak belki 
onlar için bir esinti olabiliriz. Evet eminim kör olsa'da,sağır olsa'da yada başka bir şey. Onlar için duyarlı olduğumuzu hissedebilirler..
Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz

Damgalama'Etiketleme'

Damgalama'Etiketleme'

Tarih boyunca geçmişten günümüze pek çok kişi çeşitli damgalara maruz kalmıştır. araştırmalar gösteriyorki damgalamanın insan üzerinde pek çok olumsuz etkisi mevcuttur Günümüzde her ne kadar insanların  eğitim seviyesi yükselsede geçmişe oranla bu konu hakkında farkındalık malesef gelişmemiştir. Genelde, ruhsal bozukluğu olan kişiler, biyolojik veya dış görünüşü  farklı olan kişilere damgalamalar olmuştur.
Bunun sonucunda da insanların damgalanmış kişilere karşı çeşitli bakışları olmuştur. Örneğin günümüzde ruhsal bozukluğu olan insanlar. düşünülmeden, çılgın,geri,şizo gibi üzecek  kelimeler kullanılmaktadır. Yada etnik kökenlere,dinlere göre insanlar damgalanmaktadır.
 Peki bu damgalama nasıl kullanılır, aşamalarından bahsedeceğim.İlk olarak ayırt edici bir etiket kullanılır.Bu etiket yani damgalama dediğimiz şey istenmeyen özellikler barındırır.Bu etiketi koyduğumuz kişiler insanlardan daha farklı görünür genellikle. Sessiz olabilir,hızlı konuşabilir,heycanlı olabilir,sakar olabilir.Din yada ırkı farkıda olabilir. Amerikada siyahilerin uzunca kaldığı damgalamalar gibi.Ve malesef bu etikete sahip insanlar ayrımcılığa maruz kalır ve biz buna damgalama diyoruz.
Bir insana etiket olarak ‘deli’ dersek bu insanlara deli insanlar tehlikelidiri çağrıştırabilir. Etiketi koyan insanlar,Bizden ayırt edici olarak biz o deli insanlar gibi değiliz algısı yaratır çünkü bizde etiket yoktur. Ve ayrımcılığa maruz kalırlar. Örneğin küçük bir çocuk düşünün arkadaşları ona deli desin. Diğer çocuklar bu damgalama yüzünden o kişiyle arkadaşlık kurmak istemiyecektir. Bizlere düşen bu tip durumları gördüğümüzde yaşı her ne olursa olsun onları güzelce bilgilendirmektir.
Bu etiketlemeleri yaparken insanlarda bir algı oluşturuyoruz,Günümüzde bunu medya çok iyi şekilde yapıyor,
 Örneğin, müslüman terörist algısı, siyahi gansteri,tehlikeli biri algısı. Bu örnekleri çok çeşitlendirmek elbet mümkün. Bizlere düşen en alt yaş gruplarından bu tür damgalamalara karşı insanları biliçlendirmek.Böylece biri bize şizo o onla takılma dediğinde ön yargımız olmadan o kişiyle arkadaşlık yapabiliriz.Damgalama bizlerde bir çeşit algı yaratır ve kişilere yaklaşımımızı etkiler. Bunun en az olması için bizlerin ve çevremizin bu konu hakkında bilinçlenmesi gerekir.

Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz


Renklerin Zihnimizdeki Etkisi


Renklerin zihnimizdeki etkisi.


Belki renkleri bir ressam kadar yada bir iç mimar kadar iyi bilemeyebiliriz bu gayet normal ve bazılarımız için renkler pekte önemli olmayabilir. Ancak renklerin zihnimiz üzerindeki etkisini bildikten sonra farklı düşüneceğinizi sanıyorum. Çünkü renkler başarımızda,ruh halimizde,kararlarımızda, iştahımızda, yani zihnimizi pek çok şekilde etkiliyor.Bu yüzden renklerin zihnimiz üzerindeki etkisini bilmemiz gerekiyor

Peki bu renkler nasıl oluşuyor?
Renkler kısaca değişik açılardan göze yansımasıyla oluşur. 3 tane ana renk vardır kımızı,sarı ve mavi. Bu renklerin birbiriyle karışmasıyla farklı renkler oluşuyor. Böylece milyonlarca tonda renkler oluşur ve bu renklerde zihnimizde farklı şekilde pek çok etki yaratmaktadır.

İnsanların etkileşim içinde oldukları yerler ve bu yerlerin renkleri özenle ve bilinçli bir şekilde seçilmektedir.Gittiğimiz okulların renkleri,hastanelerin,karakolların,hapishanelerin,alışveriş yerlerinin,lokantaların,trafik lambalarının,izlediğimiz reklamların ve filmlerdeki renk seçimleri. Bunların hepsi özenle seçilmektedir çünkü renklerin zihnimizdeki etkisinin bilincinde olan insanlar uzun yıllardır iyi ve kötü şekilde renkleri bilinçli bir şekilde kullanmaktadır.
Özellikle eğitimde renklerin başarı üzerindeki etkisi pek çok uzman tarafından kanıtlanmıştır. Bu yüzden okulların rengi genelde birbirine benzer ve iç ve dış renkleri önemlidir. Ayrıntıya girmek gerekirse ana okullarına üç ve altı yaş grubu gidiyor.Bu yaş grubunun dikkati oldukça çabuk dağıldığından renkler özenle seçilmelidir.Bu renkler dikkat toparlıyacak ve huzurlu hissettirecek renkler olmalıdır. Eğitim yerlerinde her yaş grubu farklı bir psikolojiye sahip olduğu için bu yerlerde her yaş grubunun eğitim sınıfları o yaş grubunun ruh halini düzenleyecek renklerde olmalıdır.

Renklerin zihnimizdeki etkisini say say bitmez. İştahımızda bile renklerin oldukça etkisi vardır. İştahımızı arttırabilir yada azaltabilir.Bundan dolayı restaurantların renkleri özenle iştah açıcı ve akılda kalıcı renkler olarak seçilmektedir. Yada farklı renklerin kişileri zayıf ve kilolu göstermesi renklerin zihnimizdeki etkisindendir. Giyim mağazaları renkleri sattığı ürün türüne ve hitap ettiği yaş grubu kitlesine göre seçmektedir. Bu yüzden rafların renginden parkelerin rengine kadar pek çok dekor özenle seçilmektedir.

Kumarhaneleri düşünelim parlak büyüleyici ve oldukça renkli şaşalı desenlerle döşenmiştir. Böylece dikkatimiz dağılacak,uykumuz daha zor gelecek ve daha çok para kaybedilecektir.Hastanelerin rengi rahatlatıcı renkler olmak zorundadır çünkü hastalar kendini huzurlu hissetmek zorundadır. Karakolların yada polis araçlarının rengi güven vericidir çünkü insanların kendini güvende hissetmesi gerekir. Hapishanelerin renkleri sakinleştirici renklerde olmalıdır böylece ceza alan kişilerin saldırganlığını biraz daha kontrol altında tutulması hesaplanır. Yollardaki tabelalar akılda kalıcı,fark edilebilir ve dikkat dağıtmaması gerekir. Giydiğimiz renklerin bizi nasıl etkilediğini bilip seçmeliyiz. Ayrıca en önemlisi her gün kaldığımız evlerimizin renklerini bilinçli seçmeliyiz. Oturma odasının renklerini dinlendirici renkler seçmeliyiz. Mutfağımızın rengini iştahımızı iyi etkileyecek şekilde,çocuk odasının rengini çocuğun yaşına göre belirlemeliyiz.

Renklerin etrafımızdaki insanlar üzerindeki etkisini'de bilmemiz gerekir. İş görüşmesine giderken seçtiğimiz renk önemlidir çünkü profesyonel kurumlar uzmanlarla çalışırlar ve bu uzmanların dikkat ettikleri şeylerden biride renklerdir.

Kısaca her bireyin çok ayrıntılı olmasada renklerin zihnimiz üzerindeki etkisini bilmesi gerekir. Böylece hayatta daha başarılı ve özgüvenli olunabilir.


Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz

Kişilik bozuklukları

Kişilik BozukluklarıGünümüzde pek çok insan zaman zaman kişilik bozukluklarının bazı belirtilerine sahip olur. O şekil davranır, düşünür, hisseder tabi kişilik bozuklukları çok daha uç örneklerdedir ve bir tanı olabilmesi için birden fazla durumun belli bir zamanda o kişide olması gerekir. Kişilik bozukluğu olan insanların yaşamlarının bir çok alanında problemler olur bu problemler çevreyi de rahatsız edebilir. Bu sorunlar uzunca yıllar sürebilir, belli bir seviyeden sonra tedavileri zorlaşır.DSM-5 e göre 10 farklı kişilik bozukluğu 3 küme halinde sınıflandırılmıştır(a,b,c). Bu sınıflandırmalar pek çok kolaylık sağlamaktadır. 
A Kümesi ( garip ve sıra dışı davranışlar ), 3 tiptir (Paranoid, Şizoid ve Şizotipal ) 
B Kümesi ( dramatik ve değişken davranışlar) ,4 tiptir (Antisosyal,Borderline, Histriyonik,Narsistik) 
C Kümesi ( kaygılı ve korkulu davranışlar),3 tiptir ( Çekingen,Bağımlı,Obsesif Kopulsif)
 DSM-5 te ayrıca beş faktörlü model vardır. Bu beş faktör toplam 25 belirgin özellikten oluşur.
 1-Negatif olumsuzluk (vs. Duygusal Tutarlılık)
 2-Kopma (vs. Dışa Dönüklük) 
 3-Uzlaşmazlık(vs. Uzlaşmacı4-Baskılayamama(vs. Sorumluluk Duygusu ile Hareket Etme
 5-PsikotizmKişisel özelliklere odaklanmanın avantajları;-Uzman kişi hangi kişilik özelliğinin üstünde durcağını bilir.-Kişilik özellik ölçüleri, psikolojik uyum sağlama yönüyle ilişkilidir. Mesela anxiyete ve depresyon gibi negatif yönleri olan hastalıklarla ilişkilendirme yapılabilir.

A Kümesi yani Tuhaf/Eksantrik Küme


 Paranoid kişilik bozukluğu:

 Şizoid kişilik bozukluğu, Şizotipal kişilik bozukluğu bu üç bozukluğun semptomları şizofrenide görülen bazı semptomlarla benzerdir, örneğin tuhaf düşünme ve deneyim türleri ancak şizofreniye göre daha hafiftir.  Paranoid kişilik bozukluğu: Bu hastalıkta temel bozukluk ‘şüphedir’ Erken ergenlik dönemlerinde başlar ve çevreye karşı güvensizlik, şüphecilik oluşur. Aileden, arkadaştan, sıradan tanıdıklarına karşı olabilir. Çevreye karşı sürekli dikkat vardır, gözlem vardır, insanların davranışlarını kollarlar. Savunma mekanizması olarak çevreye karşı düşmanca davranışlar sergileyebilirler. Herhangi bir durumda tehditkar mesajlar çıkarabilirler. Özetle en temel özelliği kuşku ve başkalarına karşı güvensizliktir.DSM-5 e göre tanı koyabilmek için en az 4 bulgunun olması gerekir.-Sebepsiz yere zarar görme, aldatılma yada kullanılma şüphesinde olma.- Çevresindeki insanların(arkadaşlar,iş arkadaşları) sadakati, güveninde haksız çıkarımlar.-Şüphe yüzünden insanlara güvenememe.-Birisinin iyi davranmasının altında gizli anlamlar arama.-Bu anlamlar için kin tutma.-Kişilik saygınlık gibi şeylere algılanan saldırılara öfkeli tepkiler verme.-Eşin sadakatinden sebepsiz yere şüphe duyma. 

 Şizoid kişilik bozukluğu: 


 Şizoid kişilik bozukluğunda problem kişinin sosyal ilişkilerden kaçınması ve bunlardan zevk almamasıdır. Yakın arkadaşları yoktur yada yok denecek kadar azdır. Sıkıcı ve yalnız görünürler. Cinselliğe ilgi duymazlar, keyif aldıkları aktiviteler yok denecek kadar azdır. Başkalarının duygularına, övgülerine kayıtsız kalırlar. Bu tanı şizopital çekingenlik ve paranoidle benzerlikler gösterir. Sebebi dört bozukluk için olan benzerliklerdir. Genç erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Göz temaslarından kaçınırlar. Sosyal ortamlardan uzak dururlar. Asosyal bir yapı sergilerler. Toplumsal becerileri yoktur. İnsanlardan uzak olacak hobiler edinirler. Odaklandıkları şeylerde başarılı olabilirler. Tek başına yaptıkları şeylere odaklanırlar. Sorulara verdikleri cevaplar kısadır. Bu hastalığın temeli çocukluğa kadar inmektedir. Bu dönemlerde ilgisiz ve soğuk durumlara maruz kalmaları hastalığı tetikleyip geliştirebilir. Çocukluğu duygusal açıdan fakir geçmiş kişilerdir. Erkeklerde kızlara göre daha fazla görülür. Psikoterapi en uygun tedavi türüdür.  Ayrıca grup terapiside uygundur. Terapist dikkatli bir şekilde yol belirlemelidir. Hastanın güvenini kazanmalıdır. Terapiye sadık kalırlar. Bazı durumlarda ek olarak ilaç tedavilerinde kullanılabilir. DSM-5 e göre tanı koyabilmek için en az 4  yada 5 bulgunun olması gerekir.Erken ergenlik döneminde görünen, kişiler arası kopma ve sınırlı duygusallık işaretlerini izleyen 4-5 bulgunun varlığı olmalıdır.-Yakın ilişkilerden kaçınma ve bunlardan zevk almama.-Yalnızlığı arkadaşlığa seçme.-Cinselliği karşı ilginin az olması.-Zevk veren aktivitelerin az yada olmaması.-Arkadaş eksikliği.-Övgü yada eleştiriye aldırmazlık.-Tek düze duygulanım. 

 Şizotipal kişilik bozukluğu:

 Tuhaf ve eksantrik düşünce ve davranışlar vardır. Kişiler arası şüphecilik ön plandadır. Bu bozukluğa sahip kişilerin tuhaf inanışları vardır. Başka insanların zihinlerini okuduklarını düşünürler. Aşırı heyecan,kuşku,kaygı vardır. Şüphecilik ve paranoid düşünceler sergiledikleri sık görülür.  Davranışlarında görünüşlerinde tuhaflıklar olabilir. Kendi kendilerine konuşabilirler yada eski pis kıyafetler giyebilirler. Şizofreni olmasalar bile hastalıkları ciddi şekilde gelişebilir. Ayrıca bu kişiler çekingen kişilik bozukluğu kriterlerini de karşılayabilirler. Genetik hassasiyet şizofreninin genetik hassasiyetiyle örtüşmektedir. Şizofreniye benzeyen ama daha düşük bilişsel ve nöropsikolojik işlevselliklerinde eksiklik olduğu tutarlı şekilde görülmektedir. Ailelerinin geçmişlerinde şizofreni geçmişi olmayabilir.
DSM-5 e göre tanı koyabilmek için en az 5 bulgunun olması gerekir.-Referans fikirler.-Tuhaf inançlar veya büyülü düşünce, aşırı hassas algılama inancı.-Tuhaf düşünce ve konuşma.-Şüphecilik veya paranoya.-Sınırlı etkileşim.-Tuhaf davranış ve görünüm.-Yakın arkadaş azlığı veya olmama.-Etrafındaki insanlara karşı kaygı,tanıdık olsa bile.  



Dramatik/Değişken Küme

B Kümesi. 

4 tiptir bunlar; Antisosyal kişilik bozukluğu, Narsisistik kişilik bozukluğu, Histriyonik kişilik bozukluğu, Borderline kişilik bozukluğu.
Bu bozukluklarda daha çok tutarsız davranışlardan ziyade, çok yüksek özgüven, abartılı duygusal yaklaşım ve kuralları tanımayan semptomlar görülmektedir. Bu kümedeki bozukluklar hakkında daha doğru ve fazla bilgiler mevcuttur.

Antisosyal kişilik bozukluğu:

  Yasaları tanımazlar yani kural bilmezler. Yalan söyleme dürtüsü, kavga saldırganlık, antisosyal davranışlar, çok yüksek özgüven temel özelliklerindendir. Genel olarak başkalarının haklarına saygı göstermeme ön plandadır. Okuldan kaçma, evden kaçma, çok fazla yalan söyleme, mallara zarar verme, hırsızlık,borca girme yada tüm bunlara rağmen kaygısız olma mevcuttur. İleriye dönük planlardan kaçınırlar. Bir nevi günü birlik yaşarlar. Pişmanlık pek yaşamazlar. Erkeklerde daha fazla görülür kadınlara oranla. Gençlerde daha fazla görülür. Bu hastalık olanlarda madde kullanımı oranı oldukça yüksektir. Hüküm girmiş pek çok hasta tanı olarak ASKB yi karşılar. Duyguları yoktur, pozitif duyguları genelde roldür. Psikoterapide değerlendirmek için en çok gözden geçirilmiş kontrol listesi kullanırlar. Ek olarak sabıka kaydı yada sosyal hizmetler raporlarından da faydalanılır.
ASKB Etiyolojisi
ASKB ve madde kullanımı olan ailelerin çocuklarında normalden daha fazla görülür. Madde kullanımı genetik riski tetikleyebilir. Şiddetli ilgisiz, az sevgiyle büyümüş, şefkatsiz ortamda yetişmiş kişilerde görülür. Sosyal ekonomik durum kötüyse 2 kat daha fazla risk vardır. Bu tip kişilerde cezalandırma işe yaramaz. Tedirginlik ve vicdan azabı gibi duygulardan yoksundurlar. Bir nevi bağışıklık kazanmışlardır buna karşı. Bu tip kişiler ödülün peşinden giderken vazgeçmezler, örneğin kumarda kazanma ihtimalleri çok düşük olsa bile ödülün peşinden gitmek için vazgeçmez.Bunu sebebi dürtülselliği engelleyen Prefrontal korteksin dürtü selliği engelleyicidir. Bu tip kişilerde de korteksinde gri madde az bulunduğu tespit edilmiştir.(Raine ve yang,2007).
Antisosyal Kişilik Bozukluğu DSM-5 Kriterleri
-Yaş sınırı en az 18.
-15 yaşından önce davranım bozukluğu kanıtı.
-15 yaşından itibaren aşağıdakilerden en az üçü olmalıdır.
-Pek çok kez yasalara karşı gelmek.
-Yalancılık,sahtekarlık.
-Dürtü sellik.
-Asabiyet ve saldırganlık.
-Kendi ve başkalarının emniyetine karşı saygısızlık.
-Güvenilmez çalışmalar.
-Pişmanlık yoksunluğu.

 Sınırda Kişilik bozukluğu(Borderline):

Oldukça fazla tutarsız davranışa sahip bozukluk olması ve çok fazla görülmesi,tedavisinin zor olması, intihar eğilimleriyle ilişkili olmasından dolayı ilgi odağı olan bozuklukların başında gelir. Bozukluğun en temel şeylerinden biri ilişkilerde ve ruh hallerinde tutarsızlıktır. Önceden kestirmek mümkün olmaz. Yoğun öfke birden gelebilir. Bu gibi şeyler insanlarla ilişkilerine oldukça fazla zarar verir. Aşırı hassasiyet vardır. Kendilerine zarar verme, intihar etme, kumar oynama,tutarsızca para harcama, madde kullanımı gibi temel özellikleri vardır. Bu tip kişilerde açık ve uyumlu benlik bilinci gelişmez. Yalnız kalmaya tahammülleri yoktur. Kendilerine dikkat edilmesini isterler,kronik depresyon gibi yada boşluk duyguları yaşarlar.
DSM-5 Kriterleri.
Erken ergenlikten itibaren en az 5 tanesinin olması gerekir.
-Terk edilmekten kaçınmak için aceleci gayretler sergilemek.
-İstikrarsız benlik duygusu.
-Para harcama,seks,madde kullanımı, dikkatsizce araba kullanma, aşırı yeme gibi davranışlardan kendine zarar veren en az 2 tanesini yapması.
-Tekrarlayan intihar etme davranışları, kendine zarar veren davranışlar.
-Ruh hali tepkisizliği
-Kronik boşluk hisleri.
-Tekrarlayan yoğun ve kontrol edilemeyen öfke nöbetleri.
-Stresli anlarda, geçici paranoyak düşünceler ve disosiyatif semptomlar deneyimleme eğilimi.
-Başkalarını idealleştiren yada değersizleştiren davranışlar.

SKB olan kişilerde post travma tik stres bozukluğu yada duygu durum bozukluklarının görülme ihtimali yüksektir. Ayrıca madde-ilişkili bozukluklar ve yeme bozuklukları içinde risk altında oldukları gibi, şizopital kişilik bozukluğu içinde adaydırlar.Daha düşük serotonin vardır bu kişilerde. SKB kişilerin ebeveynlerinde yüksek duygu durum bozukluk oranı görülmektedir. SKB lerde amigdala etkileşimi fazla görülmektedir(duygu tepkiselliği yüksek olan bir bölgedir)




Histriyonik Kişilik bozukluğu: 


Yazının tüm hakları asistan kanalına aittir tamamı veya bir kısmı alınamaz